Birsen İğci Saltık

Sanattan Ahlâka...

Hançerlioğlu’na göre sanat “insanla nesnel gerçeklik arasındaki estetik ilişki…” olarak tanımlanmıştır. İnsanın, yeryüzünde kendine yaşam alanı oluşturabilme arayışı, yaratıcılığı ile maddeyi biçimlendirmiş, bu etkinliği başarabildiğini duyumsadığı anda sanata yönelmiştir. Dolayısıyla sanat dünya, çevre, diğer insanlarla olan ilişkileri sanat yapıtlarıyla bilgi dünyasına aktarmaktadır.

Sanat yapıtları doğrudan yaratıcısının bilinciyle biçimlenir ve sanatçının yoğrulduğu kültürle bütüncül değer edinir. Böylelikle sanatın evrensel değer olduğu konusunda görüş birliği olduğu anlaşılmaktadır.

Sanat, insanla birlikte var olmuştur. Bu nedenle insanlığı ve onun tarihini de yansıtır. Bazı çağlarda toplumlar, sanatçıyı süper egonun ahlak ve ideallerinden damlayan yorum aracı durumuna getirmişlerdir. Bu nedenle sanat da dinin, ahlakın veya toplumsal ideolojinin hizmetçisi olmuştur.

Bir bütün olarak insanlık, gereksinimlerini karşılayan çeşitli pratik dürtülerinin yanı sıra estetik dürtüye de sahiptir. O bütünlük içinde estetik dürtü de karşılanmazsa diğer temel içgüdülerle çatışma durumu olacaktır. Bu aynı zamanda toplumsal bütünlüğün de rahatsızlık anlamına gelir. Sanatı, başlangıçta büyü (mağara resimleri) daha sonra din-büyü ile dünyaya egemen olmaya çalışan tılsımlı araç olarak değerlendirebiliriz. Ancak, sanayileşmeyle birlikte sanat kendi alanın dışındaki dünyada yer alarak metalaşmıştır. Meta dünyasıyla ilerleyen yüzyıllarda acımasız kâr gerekliliği üzerine kurulu bir toplumda kültürel birliğin yok olduğu belirlenmektedir.

Üretim fazlası ve pazarlama çılgınlığının yaşandığı son iki yüzyıl, 1. ve 2.Dünya Savaşlarını (Aslında Dünya Paylaşım Savaşları) insanlığa yaşatmıştır. 1950’den sonra gereksinimlerin çeşitlendirilmesi pazar tüketicilerinin nüfusça arttırılmasını gerektirdi. 1980’den başlayarak emperyalizm, acımasız-doğrudan-kazanç-rekâbet silahlarını toplumların kültürel bütünlüğü ile doldurmaya başlamıştır. 

Durumu biraz daha açalım. Duyularımızın, neşe, üzüntü, öfke, sevgi vs. yoğunlaştığı yaşam deneyimi anları vardır. Temel gereksinimleri olmayan, güvenle ve özgür seçimle değil de acımasız rekâbet-kârlılık iş birliği, sevginin değil, öfkenin; neşenin değil, acının seçimini gerektirir.

Sanatçı, ardında binlerce yıllık duyusal unsurları barındıran renkleri, biçimleri, sözleri, sesleri ve devinimleri yaratıcı ve yapıcı olarak ürettiği sürece neşe, sevgi, mutluluğu yoğunlaştıracaktır. İnsanın yaşamla sürgit ilişkisi, gerçekliğin-bütünlüğün yoksun olduğu bir denge üzerine nasıl kurulabilir? Bu dengeyi insanın-insanlığın bilincinde tamamen yok etmek insanın aklını kullanma ve hayal kurma cesaretini yok saymak demektir.

Sizce yaşamsal içgüdüyle tamamen tersi yöndeki kurgu, öylece, olduğu gibi var olan yaşamın kendisine üstün gelebilir mi?

 

2 Ağustos 2024

Birsen İğci Saltık, MA, Gazi Üniversitesi

Düşün Yazıları

DÜNYA SANAT GÜNÜ

Bugün 15 Nisan Dünya Sanat Günü. Peki, Dünya Sanat Günü neden 15 Nisan’da kutlanıyor? Dünya Sanat Günü, her yıl 15 Nisan günü kutlanan,...

Devamını Oku...

Çocuk gözünden sanat

Bir çocuğun imgelem ve düş gücü nasıl örselenir? Cumhuriyet Pazar Eki, 23. 4.2023, Serra Rodoplu. “Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir”...

Devamını Oku...

RESİM BİR MAL DEĞİLDİR

Merve Dalar, 12/04/14, Artful Living - Sanatçı, Müzik, Edebiyat, Fotoğraf   Geçtiğimiz aylarda ArtReview’de yayınlanan Art Basel Miami Beach’te gerçekleştirilen...

Devamını Oku...

2. Yazı Başlığı..

Öner Yağcı 04 Şubat 2023 Cumhuriyet   Bugünün dünyası iç açıcı değil. Toprağıyla, havasıyla, deniziyle, ormanıyla, ırmağıyla, gölüyle, sokağıyla, binasıyla kirletilen,...

Devamını Oku...